TR EN AR FA
 
İnternet sitemizde yer alan yayınlar, düşünce yazıları niteliğinde olup yazarların ele aldıkları konu hakkındaki bireysel görüşlerini yansıtmaktadır; düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan bir Büro olarak her türlü fikre saygı ve dile getirilmelerinden memnuniyet duyuyoruz. Sitemizdeki yazı ve makalelerde yer alan bilgileri spesifik bir hukuki uyuşmazlığa uygulamadan önce mutlaka bir Avukata danışmanızı tavsiye ederiz.

Sgk Borçlarının Tahsiline İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı Ve Olası Etkileri

İşbu bilgilendirme notunda, 12.02.2020 tarihli Anayasa Mahkemesi kararının Sosyal Güvenlik Kurumu (“SGK”) tarafından tahakkuk ettirilen borçların tahsil sürecine etkisi hakkında bilgilendirmeler ve hukuki değerlendirmelerimiz paylaşılacaktır.

I. KARAR ÖZETİ

01.04.2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2017/18560 sayılı ve 12.02.2020 tarihli Anayasa Mahkemesi Kararında bireysel başvuru konusu olay kısaca, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yaşlılık aylığı ödemesinin Kurum’un hatalı işlemi nedeniyle yersiz yapıldığı tespit edilen başvurucunun yaşlılık aylığının durdurulması ile o tarihe kadar ödenmiş aylıkların iadesi kapsamında tahakkuk ettirilen borcun mülkiyet hakkını ihlal ettiği iddiasıyla işlemin iptali istemidir.

Anayasa Mahkemesi, kararında başvuru konusu yaşlılık aylığı kesintisinin amaç bakımından dayandığı kamu yararı ile birlikte değerlendirildiğine mülkiyet hakkının ihlalini oluşturmadığı, ancak söz konusu borcun 1 aylık süre içinde ödenmesi isteminin Anayasanın 35. Maddesi kapsamında mülkiyet hakkını ihlal ettiği sonucuna varmıştır.:

‘’…Başkaca bir geliri ve mal varlığı saptanamayan başvurucunun kendisi için önemli bir meblağ oluşturan bu rakamı bir ayda ödemekle yükümlü kılınması, başvurucuya kusurlu davranışıyla orantısız bir külfet yüklenmesi sonucunu doğurmaktadır. Somut olay bağlamında kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adli dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu sonucuna ulaşılmaktadır.’’

Anayasa Mahkemesi, SGK borçlusu başvurucunun iade etmesi gereken tutarı bir ayda ödemekle yükümlü kılınmasını mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirmiş ve bu hususa ilişkin ihlal kararı vermiştir. Bu ihlalin SGK’nın idari işleminden kaynaklandığı ve borcun ödenmesinin şekli ve zamanı hususuna ilişkin takdir yetkisinin de idareye ait olduğundan mülkiyet ihlalini ortadan kaldıracak bir ödeme yöntemi belirlenmesi için karar SGK’ya da gönderilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

Kararın değerlendirilmesi için, öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu’nun borç tahsili sürecinden bahsetmek gerekmektedir. Süresi içinde ve tam olarak ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının ödenmemiş kısmı için SGK, sürenin bittiği tarihten itibaren ilk üç aylık sürede her bir ay için % 2 oranında gecikme cezası uygulamaktadır. Ayrıca, her ay için bu şekilde hesaplanan tutarlara ödeme süresinin bittiği tarihten başlamak üzere borç ödeninceye kadar her ay için ayrı ayrı Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki aya ait Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faizi bileşik bazda uygulanarak gecikme zammı hesaplanır. Bundan sonra borçlular hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre icra takip işlemleri uygulanmakta ve 15 gün içerisinde ödenmesi için ödeme emri gönderilmekte, borca itiraz edilmesi durumunda itirazın iptali davası açılmaktadır.

İcra takibi ve dava aşamalarında bahsedilen gecikme zamlarının da yüklenmiş olduğu borç, kabarmış bir halde tek kalemde ve kısa bir süre içerisinde ödenmesi istenmekte olduğundan borçlu kişiler açısından uygulamada maddi problem yaratmaktadır.

İşbu yazı konusu karar sadece SGK nezdinde sigortalı ve hak sahibi gerçek kişiler açısından değil, işverenler açısından da son derece önemlidir. İncelememizin konusunu oluşturan bu karar, mülkiyet hakkı anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile koruma altında bulunan gerçek ve tüzel kişi işverenler açısından da etkiler doğuracaktır. Bilindiği üzere ülkemizde işverenlerin büyük bir çoğunluğu SGK’dan prim odaklı teşvik almaktadır. Ancak bu teşvikler kimi zaman basit denilebilecek sebepler ile kesilmekte ve o zamana kadar yararlanılan miktar yekûn olarak işverenden talep edilmektedir. SGK tarafından bu şekilde bir rücu talebi ile karşılaşıldığı zaman, işverenler de burada incelenen Anayasa Mahkemesi kararını öne sürülerek davanın reddedilmesini talep edebilecektir.

Anayasa Mahkemesi kararında, SGK borcunun borçludan tahsil edilmesi isteminin anayasaya ve hukuka uygun olmasına rağmen başvurucudan 1 ay gibi kısa bir sürede tahsilinin istenmesi, ölçüsüz ve mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirilmiştir.

III. SONUÇ

Karar, yeni olması sebebi ile henüz SGK’nın uygulamasında bir değişiklik yaratmamış olsa da, ilerleyen zamanlarda Anayasa Mahkemesi kararı neticesinde SGK’nın uygulamalarında değişikliğe gitmesi beklenmektedir. Ancak Anayasa Mahkemesinin kararı SGK’nın taraf olduğu derdest alacak davalarında ileri sürülebilecek güçlü bir argüman teşkil etmektedir. Sözü geçen Anayasa Mahkemesi kararı, uyuşmazlık konusuna göre derdest davaya bakan mahkemenin kararını etkileyebilecek niteliktedir. Zira Anayasamız uyarınca, Anayasa Mahkemesi kararları yayınlandıktan sonra yasama, yürütme ve yargı organlarını ve idari makamları bağlar. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararının derdest davanın görüldüğü mahkemeye sunulmasından sonra bu mahkemenin Anayasa Mahkemesi kararı ile bağdaşmayan bir hüküm vermesi mümkün olmayacaktır. Bu sebeple, SGK tarafından uygulamayı değiştiren bir düzenleme yapılmadığı sürece ilk derece mahkemesinin davayı reddetmekten başka bir seçeneği olmayacaktır.

SGK, prim teşviklerinin veya sigortalılara ödenen iş göremezlik ödeneklerinin geri istenmesi gibi durumlarda tahakkuk ettirdiği borç kapsamında borçlulara gönderdiği ödeme emirlerinde 15 günlük süre içerisinde defaten ödeme talep etmektedir. Bu aşamada henüz icra takibi veya dava aşamasına gelmeden idareye başvuru kapsamında yapılacak bir “borç yapılandırması” başvurusunda da bu karar dayanak gösterilmek suretiyle makul bir taksitlendirme talebinde de bulunulabilecektir. Bununla beraber, borca itiraz edilerek icra takibi durdurulmuş ise, SGK tarafından yöneltilecek itirazın iptali davasında borcun tek seferde talep ediliyor olmasının AYM kararına aykırı olduğu ileri sürülebilecektir. Eğer borç ödemesi SGK’ya tek seferde yapılmış ise Kuruma yöneltilecek bir dava ile yapılmış olan ödemenin Anayasa Mahkemesi kararına aykırı olduğu ve hakkın ihlal edilmiş olduğu da ileri sürülebilecektir. Ancak belirtmek gerekir ki, söz konusu Anayasa Mahkemesi kararında başvurucu bir gerçek kişi olup ödeme güçlüğü içinde bulunması nedeniyle böyle bir karar verilmiştir. Bu da tüzel kişilere kıyasen uygulanmasını –somut olayın şartlarına göre- etkileyebilecektir.

Yukarıda özetlenen kararın uygulanma alanı oldukça geniş olacaktır. Bu veya benzer bir durum ile karşılaştıysanız bir avukattan profesyonel yardım almanız en doğru karar olacaktır. Esis Hukuk Bürosu olarak güncel değişiklikleri takip eden ve alanında uzmanlaşmış takım arkadaşlarımız ile sizlere ihtiyacınız olan hukuki yardımı sağlamaktan memnuniyet duyarız. Bilgilerinize sunulur. 08/04/2020

Saygılarımızla,

ESİS HUKUK BÜROSU

Yol Tarifi