TR EN AR FA
 
İnternet sitemizde yer alan yayınlar, düşünce yazıları niteliğinde olup yazarların ele aldıkları konu hakkındaki bireysel görüşlerini yansıtmaktadır; düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan bir Büro olarak her türlü fikre saygı ve dile getirilmelerinden memnuniyet duyuyoruz. Sitemizdeki yazı ve makalelerde yer alan bilgileri spesifik bir hukuki uyuşmazlığa uygulamadan önce mutlaka bir Avukata danışmanızı tavsiye ederiz.

AİLE KONUTU ŞERHİ BULUNAN TAŞINMAZLA İLGİLİ OLARAK ORTAKLIĞIN SATIŞ YOLUYLA GİDERİLMESİ TALEBİNİN REDDİ SONUCUNDA MÜLKİYET HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİNE İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI İNCELEMESİ

İşbu bilgilendirme notunda, 10/11/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2017/32275 başvuru numaralı Anayasa Mahkemesi kararı incelenerek konuya ilişkin hukuki değerlendirmelerimiz paylaşılacaktır.

1.KARAR ÖZETİ

10/11/2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2017/32275 sayılı ve 16/09/2020 tarihli Anayasa Mahkemesi Kararında başvuru konusu olay, başvurucunun Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıdır.

Söz konusu olayda, başvuruculara ait taşınmaz hakkında kamu makamlarının yaptığı parselasyon işlemi sonucu oluşan ortaklığın giderilmesi için başvurucuların açtıkları ortaklığın giderilmesi davası, paydaşlardan birinin payı üzerinde aile konutu şerhi bulunduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin incelemesinde, başvuru konusu olayda başvurucuların mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel kişiler arası bir uyuşmazlık olduğu tespit edilmiştir. İnceleme sonucunda, müşterek malikler arasındaki uyuşmazlığı, tarafların çatışan menfaatleri arasında adil bir denge kuracak şekilde çözüme bağlamanın devletin pozitif yükümlülüklerinden olduğunu belirtilmiştir. Başvurucuların başka yollarla paydaşlığı giderme imkânlarının da oldukça az olması sebebiyle taşınmaz üzerinde aile konutu şerhi bulunduğu gerekçesiyle ortaklığın giderilmesi davasının reddedilmiş olmasının mülkiyet hakkı ihlali olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

2.DEĞERLENDİRME

Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan incelemede, mülkiyet hakkı üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi paylı mülkiyette paydaşların ortaklığı sona erdirebilmesini de içerdiğinden 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 698. maddesi paydaşların malın paylaşılmasını isteme hakkına sahip oldukları ve bir taşınmazın satış yoluyla başkalarına devredilebilmesinin mülkiyet hakkının kullanımının en karakteristik görünümlerinden biri olarak değerlendirilmiştir. Bununla beraber paylı mülkiyette birden fazla hak sahibi söz konusu olduğundan bunların paydaşlığın sona erdirilmesi konusundaki iradelerinin uyuşmadığı ve paydaşlardan birinin paydaşlığın sona erdirilmesine rıza göstermediği durumlarda müşterek malikler arasındaki uyuşmazlığı, tarafların çatışan menfaatleri arasında adil bir denge kuracak şekilde çözüme bağlamak devletin pozitif yükümlülüklerinden görülmüştür.

Somut olaydaki gibi temel hak ve özgürlüklerin çatışması durumunda, makul bir dengenin kurulmasının devletin bireylere eşit ilgi gösterme yükümlülüğüne dikkat çekilmiştir. Aile konutu iddiasında eş ile üçüncü kişiler arasında tesis edilen bir hukuki işlem söz konusu olmadığından ve başvurucuların sadece kanun tarafından kendilerine tanınan ortaklığın sona erdirilmesi hakkının kullanımı kapsamında paydaşların mülklerini kaybetmeleri sonucunu doğuran bir işlem olmadığı ifade edilmiştir. Satış sonucu elde edilen bedel paydaşlara tapu kaydındaki hisseleri oranında ödenecektir. Dolayısıyla üzerinde aile konutu şerhi bulunan taşınmazın maliki olan kişinin de mülkünden mahrum kalması söz konusu olmayacaktır. Yine taşınmaz üzerindeki payı göz önüne alındığında bu kişi barınma ihtiyacını sağlayacak maddi imkâna kavuşabilecektir. Satış suretiyle ortaklığın giderilmesi hâlinde bu kişi ihaleye katılabilecek ve taşınmazı satın alabilecektir. Ayrıca her ne kadar başvurucuların kendi paylarını üçüncü kişilere satmaları ihtimali de mümkün olsa da taşınmazın mevcut durumu karşısında paylarını gerçek bedeli üzerinden satma imkânlarının önemli ölçüde azaldığı söylenebilir.

Somut olayda tüm bu koşullar gözetildiğinde ortaklığın dava yoluyla giderilmesi talebinin reddedilmesi tasarruf yetkisini tamamen ortadan kaldırmasa da aşırı derece zorlaştırdığından kamu makamlarının her iki tarafın menfaatleri arasında adil bir denge kurabilmeleri ve eşit ilgi gösterme yükümlülüklerini ifa edebilmeleri adına mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla bu durumda yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesi gerekliliği sonucuna ulaşılmıştır.

Bu karar, üzerinde aile konutu şerhi bulunan başka taşınmaz davalarında da uygulanabilir olması bakımından önem arz etmektedir. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194. Maddesi ile düzenlenen “aile konutu şerhi”, evlilik birliği içerisinde aile ikameti amacıyla kullanılan taşınmazlarda, malik olmayan eşi ve aileyi korumak için getirilmiş bir düzenlemedir. Anayasa Mahkemesinin işbu inceleme konusu kararı etki bakımından sadece üçüncü kişilerin taraf olduğu ortaklığın giderilmesi davaları açısından değil, aynı zamanda Madde 194/2 hükmünde yer alan ve “Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.” hükmü açısından da etkili olacak niteliktedir. Bu madde kapsamında hakim müdahalesini isteyen taraf Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında korunan mülkiyet hakkını da ileri sürebilecektir.

Konu hakkında soru veya sorununuz olması halinde Büromuz ile iletişime geçmekten çekinmeyiniz.

Bilgilerinize sunulur.

ESİS HUKUK BÜROSU

Yol Tarifi