TR EN AR FA
 
İnternet sitemizde yer alan yayınlar, düşünce yazıları niteliğinde olup yazarların ele aldıkları konu hakkındaki bireysel görüşlerini yansıtmaktadır; düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan bir Büro olarak her türlü fikre saygı ve dile getirilmelerinden memnuniyet duyuyoruz. Sitemizdeki yazı ve makalelerde yer alan bilgileri spesifik bir hukuki uyuşmazlığa uygulamadan önce mutlaka bir Avukata danışmanızı tavsiye ederiz.

Adresi Meçhul Kişilere Yapılacak Tebligat Usulü ve Evlenme Hakkına İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı İncelemesi

İşbu bilgilendirme notu, 21.10.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2017/40199 başvuru numaralı ve 08.09.2020 karar tarihli Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararı’nın incelenmesine ilişkindir.

I.BAŞVURUNUN KONUSU

Başvurucunun temel iddiası, Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti vatandaşı olan kişi ile 1997 yılında yapmış olduğu evliliğe ilişkin Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21.02.2003 tarihli evlilik birliğinin sona ermesi kararının yurtdışında bulunan kişiye usulüne uygun şekilde tebliğ edilememesi nedeni ile kesinleşmemesi ve bu nedenle nüfus kayıtlarının boşanma kararı doğrultusunda düzeltilmemesi nedeniyle yeniden evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.

II.OLAY VE OLGULAR

-Türk vatandaşı olan Başvurucu S.A., 1997 yılında Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti vatandaşı A.S.A. ile Türkiye’de evlenmiştir.

-Başvurucu, 08.04.2000 tarihinde Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (“Mahkeme”) boşanma davası açmış ve dava dilekçesi 28.02.2002 tarihinde A.S.A.’nın pasaportunda yer alan adrese 28.02.2002 tarihinde tebliğ edilmiştir.

-Mahkeme 21.02.2003 tarihinde tarafların boşanmalarına karar vermiştir.

-Mahkeme, 02.03.2004 tarihinde söz konusu kararın tebliğ edilmesi amacıyla ve Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile Adalet Bakanlığına müzekkere yazmıştır.

-Adalet Bakanlığı 02.03.2004 tarihinde söz konusu kararın tebliğ edilmesi amacıyla yetkili makamlara ilettiğini belirtirken, 05.10.2005, 21.12.2006 ve 12.03.2007 tarihli yazılarında ise Dışişleri Bakanlığı’ndan tebligatın akıbetine ilişkin bilgi alamadığını belirtmiştir.

-Dışişleri Bakanlığı 27.03.2007 tarihli yazısında akıbeti sorulan A.K.A.’ya ilişkin adli evrakın Bakanlığın giriş kayıtlarında görülmediğini ve söz konusu evrakın ilgili ülke makamlarına iletilmek üzere yeniden gönderilmesi gerektiğini belirtmiştir.

-Dışişleri Bakanlığı tarafından 18.04.2012 tarihli yazısında belirtildiği üzere; Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti’nde bulunan ilgili makamlarla görüşülmüş ancak Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti’nde başta tebligat işlemleri dahil olmak üzere bürokratik sorunlar yaşanması ve ülkemizdeki gibi adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin bulunmaması nedeni ile boşanma kararı ilgili eşe tebliğ edilememiştir. Ancak tebligata ilişkin adli evrak Dışişleri Bakanlığına 2004 yılında gönderildiği halde, bu konudaki girişimlere 2007 yılında başlandığı tespit edilmiştir.

-Başvurucu 28.04.2015 tarihinde mahkemeye sunduğu dilekçede ilgili eşe yurtdışında tebligat yapılmasının mümkün olmadığını bu nedenle ilanen tebligat yapılarak kararın kesinleşmesini talep etmiştir. Mahkeme ise tebligata ilişkin sürecinin akıbeti hakkında bilgi edinmek amacıyla tekrar Adalet Bakanlığına başvurmuş ancak başvurucunun ilanen tebliğ talebi dikkate alınmamıştır.

-Boşanma kararının kesinleştirilmemesi üzerine başvurucu 19.12.2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

III.DEĞERLENDİRME

Aile kurma ve evlenme hakkı, bireylerin yasalara uygun şekilde evlenebilmeleri amacıyla gerekli koşulların ve kolaylığın sağlanmasını güvence altına alan bir haktır. Türk Medeni Kanunu 130. Maddesi gereğince yeniden evlenmek isteyen kimse, önceki evliliğinin sona ermiş olduğunu ispat etmek zorundadır. Yetkili ve görevli mahkemelerce verilen boşanma kararının kesinleşmesinin ardından, boşanan eşler yeniden evlenme hakkına sahip olacaklardır.

Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesi uyarınca, evlenme çağına gelen her birey, bu hakkın kullanımını düzenleyen ulusal yasalara uygun olarak evlenme ve aile kurma hakkına sahiptir. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi evlenme hakkının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinde yer verilen “Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı” ile de yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.

Anayasa’da ise evlenme hakkı ile ilgili açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte Anayasa Mahkemesi’nin içtihatları[i] uyarınca bu hakkın Anayasa’da yer verilen bazı hükümlerde mündemiç olduğu kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesine göre, Anayasa’nın “Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması” başlıklı 20. maddesi ve “Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları” başlıklı 41. maddesi evlenme ve aile kurma açısından önemli birer normatif dayanaktır. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 41. maddesinin gerekçesinde yer alan “Ailenin korunması fikrinin her şeyden önce Medeni Kanun anlamında evliliklerin kurulmasını yaygınlaştırmak ve kolaylaştırmak olduğu şüphesizdir.” ifadesinden yola çıkarak amaçsal bir yorum ile evlenme ve aile kurma hakkının Anayasa ile güvence altına alındığına kanaat getirmiştir. Anayasa’nın 20. maddesi bağlamında ise evlenmek ya da evlenmemek kişinin özel hayatının bir parçasını oluşturmaktadır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi evlenme hakkını özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde ve özel bir görünümü olarak kabul etmektedir.

Öte yandan, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa’nın 5. maddesi dikkate alındığında söz konusu güvencelerin hayata geçirilmesi konusunda devletin üstlenmesi gereken pozitif yükümlülüklerin bulunduğu ve buna yönelik hukuki imkânların sağlanması gerektiği kabul edilmelidir. Burada kamusal makamlara yüklenen yükümlülük, evlenme hakkının özünün zedelenmesine neden olabilecek konularda, ilgili makamların en kısa sürede belirsizlikleri ortadan kaldıracak adımları atmasına ilişkin usulü bir yükümlülüktür.

Somut olayda, başvurucu, gerek dava sürecinde gerekse kararın tebliğ edilmesine ilişkin süreçte, kararın yabancı dile tercüme edilmesi ve yurt dışı tebligat ücretlerinin ödenmesi gibi Mahkeme tarafından talep edilen hususları hızlı ve eksiksiz şekilde tamamlayarak takip ve özen yükümlülüğünü yerine getirmiştir. Aynı zamanda, pek çok kez tebligatın akıbetini sorarak sürecin takipçisi olmuştur.

Tüm çabalara rağmen Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti’ndeki sistem nedeni ile boşanma kararının ilgili eşin, ilgili ülke kanunlarında belirtilen usule uygun şekilde tebliğ edilmesi için gereken adresine ulaşılamamıştır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve 25.01.2012 tarihli ve 28184 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’te, adresi meçhul olanlara ilişkin tebligatın ilanen yapılacağı ve ilan tarihinden itibaren yedi gün sonra tebligatın yapılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2014 yılında vermiş olduğu kararda[ii] yapılan tüm araştırmalara rağmen davalının tebligat adresinin tespit edilememesi halinde ilanen tebligat usulüne başvurulması gerektiği belirtilmiştir.

Başvurucunun 2010 yılında mahkemeye sunduğu dilekçesinde ilanen tebligat yoluna başvurulmasını talep etmesine rağmen mahkeme bu talebe kayıtsız kalmıştır ve doğrudan sorunu çözmeye yönelik hukuki bir çare olduğu halde herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Dolayısıyla boşanma kararı kesinleştirilememiş ve bu kararın üzerinden on yedi yıl geçmesine rağmen başvurucunun medeni durumunda değişiklik yapılamaması nedeniyle, kendisinin yeniden aile birliği kurabilmesi için gerekli hukuki zemin oluşmamıştır. Burada devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında kamusal makamlara yüklenen yükümlülük, evlenme hakkının özünün zedelenmesine neden olabilecek konularda, ilgili makamların en kısa sürede belirsizlikleri ortadan kaldıracak adımları atmasına ilişkin usulü bir yükümlülüktür. Anayasa Mahkemesi işbu incelemeye konu olan 08.09.2020 tarihli kararında “…Boşanma davalarının makul bir zaman diliminde tamamlanması ve kişilerin evlenmelerine engel olan nedenlerin ortadan kaldırılması konusunda idari ve yargısal organlardan haklı şekilde beklenen adımların atılmaması nedeniyle evlenme hakkının özünün zedelenmesi durumunda anılan hak yönünden ihlal sonucuna ulaşmak gerekecektir…” ifadelerine yer vererek başvurucunun evlenme hakkının ihlaline ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir. Bu tespitler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, yerel mahkeme tarafından ilanen tebligat gibi hukuki çarelerin hayata geçirilmeyerek kararın kesinleşmesinin sürüncemede bırakılmasının, evlenme hakkının özünü zedeleyecek şekilde kamu kurumlarının özen yükümlülüğünü ihlal ettiği sonucu hükme bağlanmıştır.

Bu karar, boşanmaya ilişkin tüm davalarda uygulanabilecek olması bakımından ayrıca önem arz etmektedir. Ayrıca karar, özellikle yabancı unsur taşıyan davalar bakımından ama genel olarak taraf teşkili bakımından sıkıntı yaşanan davalarda ilanen tebligat talepleri bakımından da önemli bir içtihat oluşturmuştur. Konu hakkında sorunuz olması halinde Esis Hukuk Bürosu ile iletişime geçmekten lütfen çekinmeyiniz.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımızla, 22.10.2020

ESİS HUKUK BÜROSU



[i] AYM Kararları,Hüseyin Kesici, B. No: 2013/3440, 20/04/2016; Ö.Ç., B. No: 2014/8203, 21/09/2016, D.K., B.No: 2015/11159, 25/09/2019

[ii] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 23/01/2014, E.2013/15183, K.2014/1322

Yol Tarifi